Press enter to see results or esc to cancel.

Kansere İnat Hayata Tutunmak!…

KANSERE İNAT HAYATA TUTUNMAK !

 

1-7 Nisan Kanserle Savaş Haftası geçti, geç kaldım biliyorum. Annesini ve babasını kanserden kaybetmiş, kanserin verdiği her acıyı yaşamış biri olarak, kanser kelimesini duymak bile istemiyordum. Kanserle ilgili her şeyden uzak durmaya çalışıyordum. Bu nedenle yazmayacaktım. Fakat 4 yaşındaki kızım bir gün; anne sana bir şey olmasın, dedem gitti gelmiyor, sende gitme ne olur deyince dayanamadım… Kendim korkularımla yaşayabilirdim belki… Ama sorumluluklarımdan kaçamazdım. Onlar için hayata tutunmak zorundaydım.

 

Ertesi gün hastaneye korkarak gittim. Tahlilleri nasıl heyecanla gergin bekledim. Şükür ki sonuçlar temiz çıktı.

 

Değerli okurlar, lütfen hepimiz kontrollerimizi yaptıralım. Kanser yenebileceğimiz bir hastalıktır. ‘’Yeneceğim’’ diyebilmek için, öncelikle, STRES denilen ve her hastalığın başlangıç noktası olan etkeni saf dışı bırakmamız gerekmektedir.

Her yıl milyonlarca insanı vaktinden önce öldüren kanser, kalp hastalıklarının ardından 2. büyük hastalıktır. WHO(Dünya Sağlık Örgütü)’nün verilerine göre insanların dörtte biri, bir gün kansere yakalanıyor. Erkeklerde kanser ölümlerinin başında akciğer kanseri, kadınlarda ise meme kanseri geliyor.

Kanser, İngilizce “yengeç” anlamına geliyor. Yengeç, düşmanını kıstırdıktan sonra uzun, dişli kollarıyla sıkıca tutuyor ve yavaş yavaş kemirerek yiyor. Hücrelerin ve dokuların, organizma tarafından denetlenemeyerek anormal biçimde çoğalması ve çoğalan öğelerin genellikle bulundukları yerlerden başka yerlere yayılması sonucunda ortaya çıkan tüm lezyonlardır. Kanser, tek bir hücrenin kontrolsüz büyümesinden meydana geliyor. Bu hücreler normal kontrol mekanizmasını kaybederek sürekli çoğalıyorlar. Bu hücreler büyüdükçe ,”tümör” denen, herhangi bir işlevi olmayan hücre kitlesi meydana geliyor.

Kitaplarını severek okuduğum , Prof. Dr. Osman Müftüoğlu kanserle ilgili bir yazısında;

‘’Kansere yakalanmamak için doğru beslenmek gerekiyor. Kolay ama etkili bazı noktalar şunlar: Meyve ve sebzeleri mevsiminde tüketmek daha doğru gibi görünüyor. Mümkünse organik yiyecekler kullanmanız öneriliyor. Hormonlarla, antibiyotik veya böcek ilaçlarıyla kirlenmiş yiyeceklerin hücrelerinize ne gibi zararlar yaptığı henüz çok iyi bilinmiyor. Radyoaktif kirlenme de ayrı bir sorun. Yiyip içtiklerimizin, böyle bir kirlenmeye maruz kalıp kalmadığını öğrenmek gerekiyor. Ayrıca besinleri hazırlarken yapılan bazı ciddi yanlışları yapmamanız tavsiye ediliyor: Kızartmaları azaltmanız, kızartma yağlarını tekrar tekrar kullanmamanız, su ile temas etmiş kızartma yağlarını döküp atmanız, besinleri yüksek ısıda ve uzun süre kızartmamanız tavsiye ediliyor. Mangal ve barbeküde yapılan et ve sebze ızgaralarının çok sık tüketilmemesi, özellikle kömürde yanmış et ve sebzelerin sık ve fazla yenmemesi belirtiliyor. Tütsülenmiş, tuzlanmış besinlerin azaltılması, küflenmiş bakliyat, tahıl ve kuru gıdaların kullanılmaması, fazla miktarda şeker-tuz-yağ kullanmaktan kaçınılması da etkili bir korunma yöntemi. Temiz bir çevrede yaşamak, temiz su içmek, temiz hava solumak da kanserden koruyor. Düzenli fiziksel aktivitenin, sigara ve alkol kullanmamanın da korunmada önemli etkisi var diye eklemiş.

“Sevgi kanseri yendi” derler hep. Doğru, sevgi yalnız bu hastalığa karşı değil, bütün hastalıklara karşı eşsiz bir ilaçtır…

En azından kalan ömrünüzü kaliteli ve sevginin verdiği güçle huzurla geçirirsiniz.

Ruhumuza detoks yapalım öfkeleri kızgınlıkları temizleyip, kırgınlıkları kalbimizi acıtanları affedelim. Onlar için değil, kendimiz için ruhumuza detoks yapalım. Sevgi, umut, mutlulukla besleyelim ruhumuzu. Zararlı yiyeceklerden nasıl uzak duruyorsak, ruhumuzu üzen, sıkan, kızdıran her şeyden arındıralım.

İçimizdeki çocuğu öldürmeden yaşayalım ki, çocuk büyüdükçe sevgimizde büyüsün mutluluğumuz artsın.

Gelin hep birlikte ‘’Kansere İnat Hayata Tutunalım’’

Sevgiyle Kalın…

Comments

Comments are disabled for this post