Hayat Dur Diyor Bazen
Hayat dur diyor bazen, dur bir düşün sabah sağ salim uyandın mı ? Şükret. Aldığın her nefese şükret, oysa ki bizler öyle miyiz ? Çoğu şey gibi sağlığımızında kıymetini bilmiyor ve tüketiyoruz. Çok yormuşum kendimi; hayat dur dedi bana, dur bir nefes al, bir mola ver.
Sevgili dostlar, kaldığımız yerden hayata devam ediyoruz. İki haftadır yaşadığım sağlık sorunları nedeni ile yazı yazmadım. Destek olan, yanımda olan, kendisini yanımda hissettiren herkese burdan bir kez daha teşekkür ediyorum. Sağlık problemlerim ile uğraşırken bir yandan gündemi takip ettim. Yaşanan olaylar çok üzücü, uykularım kaçıyor herkes gibi. Çocuklarımızı nasıl bir gelecek bekliyor ?
Dün çimen benim ayaklarımın altında idi bugün üstümde bitiyor.
Görüyor musun ? Toprak günahlardan başka herşeyi örtüyor.
Hz. Mevlana ____ Ölümün olduğu şu dünyada her şey boş !
Bizler büyüklerimizden olgunluğu, sabrı, sağduyulu olmayı öğrendik.
Lütfen biraz hoşgörü, sağduyu, sabır, şefkat… Yazık bunca cana, yazık bunca acıya, yazık vatanımıza … Bu vatan bizim, hepimizin dedeleri birlikte savaşmadılar mı ? Biri düştüğünde diğeri elinden tutup kaldırmadı mı ? Hiç birimiz taraf değiliz. Hepimiz Allah’ın kullarıyız, ölümün olduğu bu dünyada nasılda hırs büyümüş hepimizi, kızgınlıklarımızı birbirimizden çıkarma çabasındayız. Makam, mevki, çıkar uğruna bir anlık kızgınlıkla keskin çizgileri çiziveriyoruz; sen ötekisin, ben taraf… Yok öyle çizgiler çizmek ! Biz BİRİZ, biz TÜRKÜZ, biz MÜSLÜMANIZ, BÜTÜNÜZ. Ve şu anda memleketimizin en çok ihtiyaç duyduğu şey BİRLİK OLMAK ! Yıllardır dedelerimizle ninelerimizle hem dinimizi hem Atatürk’ü nasıl savunduysak bundan sonra da böyle arkadaşlar, lütfen kendimize gelelim. Siyasi kimliklerimizi, sıfatlarımızı, makamlarımızı, çıkarlarımızı unutup sadece İNSANLIK adına, HUZUR adına geride bırakacağımız çocuklarımız için BİRLİK OLALIM. Bizler Mevlana, Yunus Emre torunlarıyız. Sağduyuyla, olgunlukla, sabırla birbirimizi kırmadan, can yakmadan, acıtmadan, demokrasi ile hoşgörü ile yaşanabilir bir TÜRKİYE bırakalım çocuklarımıza.
***
Sevgili dostlar, siz yazımı Salı günü köşemde okuyacaksınız ama ben yazımı Pazar günü yazıyorum. Öncelikle ağbim var baba olan, sonra arkadaşlarım, babalığı sadece adında değil özüyle, sorumluluğu ile yaşayıp evladını ve eşini sahiplenen.
Ve benim gibi evlatlarına hem anne hem baba olmaya çalışan anneler var. Babaların var olduğu ama varlıklarını hissetiremedikleri, her babalar günü çocukları üzülmesin diye türlü şaklabanlıklar yapan, bekar anneler, tek başına kadınlar, dul anneler sizinde babalar gününüz kutlu olsun. Kaybetmeden gidin öpün, sevginizi gösterin babanıza.
Bugün Babalar Günü; anneler günüde, babalar günüde kırık benim için… Babamı kaybedeli 1,5 yıl oldu. Geçen zaman acıya özlemi ekiyor, özlem büyüdükçe hazmetmek, sabretmek zorlaşıyor… Birlikte uzun yıllar geçirip, güzel anılar paylaşıp sonra sonsuzluğa uğurlamak mı iyi yoksa hiç göremeden kokusunu bile duyamadan Baba nedir bilmeden kaybetmek mi ? Dün gece bir arkadaşımın gönderdiği Baba şiiri ile sizleri başbaşa bırakıyorum.
Sevgi ile kalın …
BABA MA
Elimde kalem,önümde kağıt
İçimde bitmeyen bir özlem,
Dilimde acı bir ağıt…
Anlamsız bakışlarda beyaz bir bulut.
Ne olurdu seslenseydim sana,
Bir kerecikte olsa,
Şöyle ağız dolusu baba diye…
Babam deseydim.
Diyebilseydim keşke
Bu benim babam diye…
Şöyle göğsümü gere gere
Ağız dolusubir tek kelime;BABA!
Sevgini yüreğimden
Gözlerini gözlerimden biliyorum.
Yağmurlu soğuk gecelerde
Anneme hep seni anlattırdım
Isındım…
Kuvvetli kollarınla sarıyormuşsun gibiydi…
Hissettim
Kolların kuvvetliydi
Değil mi baba
En çok neye üzülüyorum
Biliyormusun baba?
Arkadaşlarımla kavga ettiğimde
Hiçbir zaman seni babama söyleyeceğim diyemedim.
Okulda öğretmenlerim
Adımı sordular söyledim
Baban ne iş yapıyor dediler
Söyleyemedim….
Yok dedim….
Sonra yutkundum
Ve kabahatli bir çocuk gibi
Sessizce yerime oturdum.
Yirmibir yıl okudum baba
Her okul açılışında
Ben hep yutkundum ve oturdum
Sen yoktun ya baba
Sünnetimde yoktun
Lokma döktürmüştük oysa
Davul zurna tutmuştuk
Ama hep eksikti bir yanım
Sen yoktun…
Sen yoktun baba..
Beş yaşında bırakıp gittin beni
O yetim şimdi otuz yaşında…
Büyüdüm baba.
Ama hala…
Bir yanım bırakıp gittiğin gibi
Çocuk hala…
Şimdi nişanlıyım baba
Düğün nasipse temmuza
Kız istemeye gittiğimizde de yoktun baba…
O mutlu günde de eksiktik yine..
Kahvemi içerken sen geldin aklıma
Keşke dedim keşke olsaydı…
Belki boynumu bükmez
Daha dik otururdum o koltukta
Gözlerim daha keskin bakardı belki baba
Arkamda dağ gibi babam var derdim,
Yaslanırdım arkama…
Düğünümde de yoksun biliyorum
Yine uçurumlar düğümlenecek
Kursağımda
Keşke olsaydın be baba…
Geçip davulun önüne şöyle bi zeybek oynasaydık
Kollarımızı birbirimize atıp
Halay çekseydik hayatla…
Ellerimiz kenetlenseydi birbirine
Bir daha hiç bırakmasaydım…
Son bişey daha…
Sahi…
Baba kokusu nasıl oluyor baba…
Comments
Comments are disabled for this post